28.04.2017

SAYGIDEĞER PEYGAMBERİMİZİN İLMİ ve ŞAHSİYETİ EUZÜ BESMELE HAMDELE ve SALVELE

SAYGIDEĞER PEYGAMBERİMİZİN İLMİ ve ŞAHSİYETİ

EUZÜ BESMELE HAMDELE ve SALVELE

       Sevgili Peygamberimiz, sallallahu aleyhi vesellem Hira dağının zirvesinde insanlığın içler acısı durumuna üzülerek düşünürken tarihler miladi 610 yılını gösteriyordu. Kameri aylardan Ramazan ayının 27. gecesiydi. Bu gecenin adı daha sonraları Kadir Gecesi olarak tescillenecekti. İnsanlığın kurtuluş rehberi Kur’anı Kerim, o gece inmeye başlıyordu. Hazreti Cebrail aleyhisselam geldi ve Sevgili Peygamberimize selam vererek onun peygamber olarak görevlendirildiğinin müjdesini veriyordu.

       Hz. Cebrail a.s. oradaydı. ‘اقرء ‘OKU’ diyerek tek kelimelik sesi Nur dağının zirvesinde yankılandı. Sevgili Peygamberimiz s.a.v.  artık peygamberlik kapısından ilk adımını atarak Nübüvvet görevini teslim alıyordu. Sevgili Peygamberimiz, kendisi görünmeyen fakat sesini çok iyi duyduğu sesin sahibine cevap vererek: ‘­ماانابقارء[1] ‘Ben ne okuyayım’? buyurmuştu. Bazıları bu cümleciği ‘ben okumayı bilmiyorum’ diye tercüme etmişlerdir. Bu çeviri yanlıştır[2]. Bu cümleciğin doğru tercümesi ‘ben ne okuyayım’ ifadesidir. Çünkü buradaki ما olumsuzluk edatı değil soru edatı olan ‘ma’ dır. Şimdi bu yargının doğruluğunu delilleriyle açıklayalım.

  1. Hz. Cebrail vahyi getirirken yazılı olarak değil sözlü bir şekilde okuyordu. Ortada yazılı bir metin yoktu. Dolayısıyla yazılı bir metin olmadığı halde  ‘ben okumayı bilmiyorum’ niçin desin ki. Sözlü bir ifadenin kısalığına veya uzunluğuna bakmaksızın okuyup tekrar etmesi, Sevgili Peygamberimiz için çok ama çok kolaydı. Çünkü o, çok akıllıydı. Gerçekten süper dehaydı. Peygamberlerin çok akıllı olduklarını açıklayan fetanet adıyla tanımlanan özel bir sıfatları vardır.
  2. ‘Ben okumak bilmiyorum’ çevirisinin doğru olduğunu varsayalım. Birinci ve ikinci cevapta bunu dediğini düşünelim, bir anlığına. Üçüncü seferde Sevgili Peygamberimiz okumaya ve Hz. Cebrail’i takip etmeye başladı mı? Hani okumak bilmiyordu. Kesinlikle vahyi okuyarak tekrar etmiştir. O halde birinci ve ikinci cevapta  ‘ben ne okuyayım’ diye karşılık vermesi doğru olan bir ifadedir.
  3. ‘OKU’ ifadesinin üç defa tekrar edilmesinin sebebi kanaatimize göre çok önemli olaylarda olduğu gibi dikkatleri çekmektir. Yüce Allah, en doğrusunu bilir. Dikkatlerimiz çekilirken sanki şöyle söylenmek isteniyor: ‘Ey insanlar; Miladi 610 yılı, Ramazan ayı ve Kadir gecesinden itibaren yepyeni bir dönem başlıyor. Artık İslam Dini her yönüyle tamamlanmak üzere son bir kez daha güncelleniyor’. İslam Dini her yönüyle kemale erdiğine göre[3] Sevgili Peygamberimiz de 23 yıllık tedrisat dönemini bitirerek mezun olmuştur. Mezuniyet diplomasını Yüce Allah’ın rızasını kazanmak suretiyle en üst seviye derecesine ulaşarak almıştır. Yüz binin üzerindeki Müslümanlar, Veda Hutbesi günü Saygıdeğer Peygamberimizin görevini tastamam yerine getirdiğine dair hep bir ağızdan oy birliğiyle karar vermişlerdir[4]. Yüce Allah, bu tarihi gerçeğe şahit olmuştur.   
  4. Saygıdeğer Peygamberimiz 23 yıl içerisinde Yüce Allah tarafından doğrudan eğitim ve öğrenim görmüştür. Peygamberimiz, bu zaman zarfında gerek Kur’anı Kerim’in içeriği ve hacmi bakımından gerekse onun ilmi derecesi bakımından diğer Peygamberlerin bile ulaşamadığı ilmi seviyeye ulaşmıştır. Çünkü o, son Peygamberdi. Onun görevi kıyamete kadar geçerli olacaktı ve ilim seviyesi en üst düzeyde olmalıydı. Öyle de oldu. Bu sebepten dolayı bir defasında ‘benim bildiklerimi bilseydiniz çok ağlar az gülerdiniz[5]’ diye ilmi seviyesi konusunda açıklamada bulunmuştur.
  5. 23 yıl içerisinde ciltlerle dolu mübarek Hadisi Şerifleri bizlerin dikkatine sunmuştur. Bu mübarek sözlerin bir kısmını biz bu gün dahi anlayabilecek kapasiteye ulaşabilmiş değiliz. Bazılarını yanlış anlayıp yanlış anlatıyoruz. Bazılarını hatalı çeviriyoruz. Bazıları hakkında ise hiç araştırmaya gerek duymadan peşin hükümle açıklama yapıyoruz. Hadisi Şeriflerin birçoğunu hayatımıza rehber edindiğimiz zaman var olan sorunları çözeceğiz. İslam tarihi bu gerçeğin örnekleriyle doludur.
  6. ‘Ümmi’ kavramının anlamı, kaynağından aktaran ve açıklayan demektir. Anneye ‘ümm’ denmesinin sebebi o, insanın dünyaya geliş kaynağıdır. Elleri öpülesi annelerden dünyaya gelir, insan. Sevgili Peygamberimize ümmi sıfatının verilmesinin sebebi; onun vahyin bir kelimesini bile gizlemeden ve vahye bir kelime dahi eklemeden insanlara aktarmış olmasından kaynaklanmaktadır[6].
  7. Sevgili Peygamberimiz Bedir savaşı sonrasında ‘okuma yazma bilmeyen 10 Müslüman’a ders veren kimse serbest bırakılacaktır[7]’ kararını ilan etmiştir. O bir karar alınca öncelikle kendisi uygulardı. Varsayalım ki o güne kadar okuma yazma bilmiyor idiyse o günlerde kesinlikle öğrenmiştir. Çünkü Peygamberimiz o kadar zeki biriydi ki, ‘leb demeden’ ifadesini bırakın ‘le’ demeden leblebiyi anlayacak harika bir zekâya sahipti.
  8. Sevgili Peygamberimiz Kur’anı Kerim’i Müslümanlara emanet bırakmıştır[8]. Onun gibi muhteşem zekâya sahip birinin bizlere bıraktığı emaneti kendisinin okuyamaması kabul edilemez bir çelişkidir.
  9. Her yıl Sevgili Peygamberimiz ile Hz. Cebrail mukabele okurlardı[9]. O ana kadar inmiş olan sureleri ayetleri karşılıklı birbirlerine okurlarmış. Bu durum onun okuryazar olduğunu ispatlamaktadır.
  10. Hz. Ali r.a. okuryazardı ve vahiy kâtibiydi. Saygıdeğer Peygamberimiz ‘ben ilmin/ hikmetin şehriyim Ali ise ilmin kapısıdır[10]’ diye buyurmuştur. Bu ne yaman bir çelişkidir ki, ilmin kapısı okuma yazma biliyor fakat ilmin merkezi okuma yazma bilmiyor. Olacak şey mi bu.
  11. Sevgili Peygamberimiz bir insandan ders almamıştır. Çünkü bir beşerin etkisi altında kalmamalıydı. Bir insandan ders almaması onun okuryazar olmadığı anlamına asla gelemez. Dünya üzerinde hiçbir beşere nasip olmayan bir eğitim ve öğrenim görmüştür. Dolu dolu yaşanan tam 23 yıl. Senin benim gördüğümüz öğrenim ve aldığımız eğitim ders de; Sevgili Peygamberimizin gördüğü dersler ders değil mi? Hz. Cebrail a.s. 23 yıl içerisinde binlerce kez gelip gitmiştir. Yüce Allah celle celalühü, Hazreti Peygamberimizi 40 yıl boyunca dolaylı 23 yıl içerisinde ise doğrudan eğitmiştir ve bir insana öğretilenin en fazlasını ona öğretmiştir. Bunun içindir ki Peygamberimiz ‘beni Yüce Allah terbiye etmiştir ve ne güzel eğitmiştir[11]’ diyerek bu gerçeği en iyi şekilde dile getirmiştir.
  12. Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Mehmet GÖRMEZ, 2014 yılı Eylül ayında Bitlis ili Tatvan ilçesi Hira Kur’an Kursu açılışında şu açıklamada bulunmuştu. Kimileri ‘OKU’ hadisindeki Hz. Peygamberimizin ‘ماانابقارء’ cevaplı ifadesini ‘ben okumak bilmiyorum’ diye çevirmişlerdir. Bu çeviri yanlıştır. Bu ifadenin doğru çevirisi ‘BEN NE OKUYAYIM’ olarak düzeltilmelidir[12].
  13. İlk gece inen ayetlerden birine dikkatlerinizi çekmek istiyorum. ‘اللذى علم بالقلم’ ‘Yüce Allah, insana (öncelikle Hz. Peygambere) kalemle (okuma yazmayı) öğretti’ ğini buyurmaktadır. Bu ayeti kerime, Yüce Allah’ın Hz. Adem babamıza, insanlara ve Sevgili Peygamberimize kalemle okuma yazmayı öğrettiğinin en önemli delilidir. Kesinlikle şu gerçeği belirtmeliyim ki; İnsanlar içerisinde Yüce Allah’ın öğrettiklerini en kısa zamanda öğrenen ve en üst seviyede ilme sahip olan insan, Saygıdeğer Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem dir. Çünkü o, bildikleriyle geçmiş şimdiki ve kıyamete kadar gelecek insanların en bilginidir. Yine o, bütün insanların en aydınıdır. Çünkü Yüce Allah, onun hakkında ‘    ’ ‘Muhammed, aydınlığı yayan bir güneştir/ ışıldaktır[13]’ diye buyurmaktadır.
  14. Saygıdeğer Muhammed s.a.v. çocukluğunda çobanlık yapmıştır. Çocukluğunda hayvanları sevk ve idare eden harika çocuk, büyüdüğünde insanları idare edecekti. Dolayısıyla çobanlık küçümsenecek bir durum değildir. O da alın terine dayanan bir meslektir. Sevgili Peygamberimiz, çoban olarak kalmadı ki. Fakat insanların çoğunluğu bozuk plak gibi aynı nakaratı tekrar edip durmaktadır. ‘Ama o, bir çobandı’ diyerek İslam dininin saygınlığını yok etmenin gayreti içinde nefretle çaba sarf etmekteler.  
  15. Sevgili Peygamberimiz aynı zamanda güvenilir bir işadamıydı. Hz. Hatice r.a. annemizin kervanının müdürlüğünü devraldıktan sonra kervanın bütçesi, büyük kârla büyüme kaydetmişti[14].
  16. Değerli Peygamberimiz ‘ben öğretmen olarak gönderildim[15]’ buyurarak kendisinin aynı zamanda bir eğitimci olduğunu belirtmektedir. Medine’ye hicret ettiğinde caminin yanına ashabı suffa okulunu yaptırtması bunun göstergesidir. O, camiyle ibadete ve sosyal hayata; okulla eğitime ve çarşıyla ekonomiye büyük önem verdiğini göstermiştir.
  17. O, Arapçayı çok iyi kullanırdı. Bazen tane tane konuşur bazen sözleri iyi anlaşılsın diye tekrar edermiş bazen de muhatabının ne söylemek istediğini dikkatlice dinlermiş. Edebiyata değer veren edebi kişiliğe sahipti. Bu sebeple bir gün ‘içinizde en fasih konuşanınız benim[16]’ buyurmuştur.
  18. O, doğru rehber ve iyi bir danışmandı. Sorulan soruya o an veya kısa bir zaman sonra en doğru cevabı verirdi. En karmaşık sorunlara bile mutlaka bir çözüm üretirdi. Ayrıca Müslümanlara danışmaya da çok önem verirdi.
  19. O, başarılı bir yöneticiydi. Medine’de yaşayan Evs ve Hazreç kabileleri, daha önceleri birbirleriyle sürekli kavga ederken İslam sayesinde Hicretten sonra bu iki etnik grup dost oldular. Müslümanların Hicret sırasında sayıları yaklaşık 150 idi. Bedir günü 313’tü. Mekke’nin fethinde bu sayı 10 bine ulaştı. Veda haccında ise Saygıdeğer Peygamberimiz 100 binin üzerinde Müslüman’a hitap etmiştir. 23 yıl içerisinde ulaşılan sayı, Sevgili Peygamberimizin güçlü bir lider olduğunun apaçık göstergesidir.
  20. O herkese iyi davranan gerçek bir iyilik meleğiydi. Kavgadan kinden düşmanlıktan terörden nefret eden gerçek bir barışseverdi. O, savaşları saldırı amaçlı değil kesinlikle savunma amaçlı yapmıştır.
  21. O sabır küpüydü. Kendi şahsına yapılan haksızlıkları affederdi. Bir gün Kâbe’de namaz kılarken secde esnasında mübarek ensesi üzerine deve işkembesi bıraktılar da o, sabretme yolunu tercih etti. O sürekli sabretti, Hak yolunu anlatmaya devam etti. Fakat İslam Dinine karşı yapılan düşmanlığı asla bağışlamazdı. İslam Dinine yapılan saldırı karşısında öyle öfkelenirmiş ki mübarek alnındaki damar kızarırmış ve kabarırmış[17].
  22. O bir bağışlayan barışçıydı. Çok sevdiği Hz. Hamza r.a. efendimizi şehit eden Vahşi’yi Müslüman olduğu gün affetmişti. Ama kendisini de uyarmayı ‘gözüme görünme arkalarda dur, seni görünce amcamı hatırlıyorum’ diyerek ihmal etmemişti.
  23. Kitaplarımız Sevgili Peygamberimize üç çeşit ilim verildiğinden bahseder. Birincisi ümmete anlatılan açıklanan ilim, ikincisi peygamberlik ilmi ve üçüncüsü ledün ilmidir. İki ve üçüncü çeşit ilim ona aittir. Ledün ilmi, Hz. Musa a.s.’a bile verilmemiş ilimdir. Dolayısıyla ilim bakımından diğer peygamberlerden farklı olduğunu görmekteyiz.
  24. Hz. Musa a.s. bir kaç topluluğa peygamber olarak görevlendirilmiştir. Hz. İsa a.s.’ın peygamberlik süresi yaklaşık 600 yıl ile sınırlıdır. Peygamberlerin çoğunluğu sadece insanlar için görevlendirilmiştir. Sevgili Peygamberimiz, miladi 610 yılından itibaren kıyamete kadar bütün insanların ve cinlerin veya idrak sahibi bütün yaratılmışların peygamberidir. Onu diğer peygamberlerden ayıran bu üç özelliği vardır. Bütün insanlara, uzun zaman dilimine ve bütün idrak sahibi yaratılmışlara peygamber olarak görevlendirilmiştir. Bu sebeplerden dolayı o, Hz. Adem a.s.’ dan kıyamete kadar bütün insanların en bilginidir en aydınıdır.
  25. Onun 63 yıllık hayatı tertemizdi. Peygamberlik öncesi dönemde dahi günah işlediğine dair bir delil yoktur. Her şeyiyle apaçık, gün gibi aydınlık ve tertemiz bir hayat yaşadığı aşikârdır. O, sosyal hayatın tam içindeydi fakat kötü ortamlardan oldukça uzakta onurlu bir hayat yaşamıştı.
  26. Doğruluk ve dürüstlük onun yaşam tarzıydı. Kendisine peygamberlik öncesi dönemde bile ‘güvenilir Muhammed’ sıfatı verilmişti. Düşmanının emaneti onun korumasında güvenilir ellerdeydi.
  27. O inanan kimselerin en önde gideniydi. Yüce Allah’a en üst seviyede saygı duyar ve güvenirdi. O,Yüce Allah’ı en iyi bilen ve en iyi tanıyan bir beşerdi. Mütevazı oluşu dillere destandır. Bir gün adamın biri ziyarete geliyor. Meclise girdiğinde onu soruyor. O sırada Sevgili Peygamberimiz Müslümanlara su dağıtmakla meşguldü[18]. Adam hayretler içinde kalıyor. Reis toplumuna su dağıtıyor, diye.  28.04.2017

 

 

KISA BİR DUA ve FATİHA

                                                                                   Abit KORKUT  Gönen İlçe Müftülüğü

                                                           

 

[1] Buhari, Vahiy, 3.

[2] Bknz. Dipnot 12.

[3] 05/Maide: 3.

[4] Buhari, Hac, 132; Müslim, Hac, 283.

[5] Tirmizi, Zühd, 9- 2113; İbni Mace, Zühd, 19-4190.

[6] 53/ Necm: 3.

[7] İslam Tarihi.

[8] Müslim, Hac, 13/83.

[9] İslam Tarihi.

[10] Tirmizi, Menakıp, 20.

[11] Suyuti, Camius sağır, 1- 12.

[12] www.ilkehaber.com/ 2014 Eylül.

[13] 33/Ahzab: 46.

[14] İslam Tarihi.

[15] İbni Mace, Mukaddime, 1-83.

[16] Buhari, VII, 76-168.

[17]Ramuzul Ehadis, 2602.

[18] İslam Tarihi.